Bilgi Güvenliği

Ömür Çelikdönmez’den Biyolojik savaş üzerine harika tespitler…

no thumb

Biyolojik savaş, zehirli maddeler kullanılarak insan, hayvan ve bitkilerin öldürülmesi ya da etkinliklerinin kısıtlanmasına yönelik bir savaş yöntemi. Biyolojik savaş maddesi (ajanı) olarak bakteriler, riketsialar, virüsler, funguslar, protozoalar gibi mikroorganizmalardan söz edilir. Biyolojik silahlar diğer canlılar üzerinde zararlı etkiler yaratmak maksadıyla kullanılan bakteri, virüs, mikrobiyal toksinler, vb. ajanlardır. Bu tanım genellikle biyolojik olarak elde edilen toksinleri ve zehirleri de kapsayacak şekilde genişletilir. Biyolojik savaş araçları, yaşayan mikroorganizmaları (bakteri, protozoa, riketsia, virüs ve mantar) içerdiği gibi mikroorganizmalar, bitkiler ve hayvanlar tarafından üretilen toksinleri (kimyasallar) de kapsar.

Dünyada gittikçe daha çok biyoterörizme odaklanılıyor. Çünkü biyolojik silahlar, karşı konulması daha zor kitle imha silahları. Nano teknoloji ile ‘’programlanabilir nano partiküller’’ üretilebiliyor. Bu nanopartiküller, insanların kalp krizi ve beyin kanaması geçirmesine neden olabiliyor. Terör örgütleri bu tür teknolojilerin peşinde. Yayınladığı mesajlarla biyoterörizm içerikli tehditler savuran terörist Gülen’in bundan sonraki planının nano-biyolojik saldırılar olduğu istihbarat birimlerince gündeme getirilmişti. Bu tehditlerin ardından Kahramanmaraş’ın Elbistan ilçesinde biyolojik saldırı gerçekleştirilmesi oldukça dikkat çekici değil mi?

Elbistan ilçesinde 32 bin kişinin zehirlenme şikâyetiyle hastanelere başvurmasının nedeninin şebeke suyuna karışan norovirüs çıkması bu iddiaları güçlendirdi. Hastalar ve sudan alınan örneklerin incelenmesi sonucu ilçeden geçen Ceyhan Nehri’nden, yağışların azalmasından dolayı debisi düşen içme suyu şebekesinin keson kuyularına sızan sudan norovirüs bulaştığı belirlendi. Evet bu bir biyolojik saldırıdır ve ilk değildir. Çünkü daha önce ‘Şarbon’, biyolojik silah olarak kullanıldı. Kene ısırması sonucu bulaşan Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) virüsünün, ‘biyolojik silah’ olarak listelerde yer aldı. Tüm bunlar Türkiye’de yaygın vakıalar değil miydi?

Biyolojik saldırının kaynağını çok uzaklarda aramayın. Cerablus operasyonunda kimin ayağına basıldıysa ve en çok kimin sesi çıkıyorsa bilinki müsebbibi onlardır. Düşmanlıklarının silahlı saldırıyla sınırlı kalacağını sanmayın. ABD’nin, Türkiye’deki terör olayları ve güvenlik zaafıyla ilgili vatandaşlarına bir kez daha uyarıda bulunmasını birde bu açıdan değerlendirin. Ankara, İstanbul ve Gaziantep’te yaşanan saldırılar hatırlatılırken, “yabancı ve ABD’li turistlerin açık olarak yabancı ve yerli terör örgütlerince hedef alındığı” da öne sürülüyor. Seyahat kısıtlaması olan yerlerse “Hatay, Kilis, Gaziantep, Şanlıurfa, Şırnak, Diyarbakır, Van, Siirt, Muş, Mardin, Batman, Bingöl, Tunceli, Hakkari, Bitlis ve Elazığ” olarak veriliyor. (Bkz. http://www.incanews.net/manset/20840/abdden-vatandaslarina-turkiye-uyarisi )

ABD bas bas bağırıyor. Çünkü ABD’nin Delta Force ve Blackwater güçleri bu bölgede konuşlu. ABD’nin başlatılan Cerablus operasyonu sonrasında PYD için Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ismini kullanması dikkat çekiyor. Türkiye’nin IŞİD ve PYD mevzilerine düzenlediği hava saldırılarında bir bakıyorsunuz ölenlerin çoğu Amerikalı. Nitekim Türkiye’nin Cerablus’tan sonra Menbiç’e yönelmesi üzerine ABD’den gelen tepkinin sebebinin YPG saflarında öldürülen 3 ABD askeri olduğu ortaya çıktı. Türkiye’nin Cerablus’tan sonra YPG’nin yığınak yaptığı Menbiç’e yönelmesi üzerine ABD araya girdi. ABD’li Albay Thomas, “IŞİD tehdidine odaklanmak için Türkler ve Kürt grupların çatışmayı durdurma noktasında teminat verdiğini” öne sürdü. (Bkz. http://www.sondakika.com/haber/haber-darbe-yiyen-pyd-ye-abd-liler-araci-oldu-8741742/ ) Onların derdi kendi paçalarını kurtarmak! Neden mi?

3 Amerikan vatandaşı Menbiç’te öldürüldü. Cenazeleri Irak’ta ABD’ye teslim edildi. Peşhabur Sınır Kapısı Müdürü Şevket Berbuhari, Menbic Operasyonu’nda IŞİD’le savaşırken ölen Jordaan Andrew, Well Savage ve Levi Jonson adlı YPG’lilerin cenazelerinin ABD Erbil Başkonsolosluğu’nun temsilcisinin hazır bulduğu bir törenle teslim edildiğini söyledi. Cenazeler, Süleymaniye Havalimanı’ndan ABD’ye gönderildi. (Bkz. http://dusuncemektebi.com/3-abd-vatandasi-ypg-linin-olusu-gonderildi_d129069.html ) İşte o nedenle Türkiye’nin Menbiç’in kuzeyinde, IŞİD’in artık bulunmadığı bölgelerde operasyon düzenlediğini belirten ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü John Kirby, “Dün ve bugün meydana gelen çatışmalar, Türk silahlı güçleri ve bazı muhalif gruplar arasında yaşandı, bunlar ABD’yle koordineli değildi” diye kendini parçalıyor. (Bkz. http://tr.jamnews.ir/detail/News/279657 )

Amerikalılar için Türkiye’nin ÖSO kuvvetleri ile birlikte Cerablus’a girmesinin ardından ne olacağı belirsizliğini koruyor. Wall Street Journal’dan (WSJ) Adam Entous, Gordon Lubold ve Dion Nissenbaum’un haberine göre, ABD ile Türkiye arasında kamuoyundaki görüntünün aksine, perde arkasında gerginlik sürüyor. Beyaz Saray, Amerikan Özel Kuvvetleri’nin Türklerle birlikte Suriye’ye girmesi için gizli bir planın üzerinde çalışırken, Ankara Cerablus misyonu için tek taraflı olarak tetiğe basarak ABD’li yetkililere detaylı uyarıda bulunmadan Suriye’ye girmesi ABD’nin hesaplarını alt üst etmiş gözüküyor. TSK ve ÖSO ile Demokratik Suriye Güçleri (DSG) arasında çatışmalar başlayınca da, Pentagon tarafından iki tarafa da çatışmaları durdurması için keskin bir uyarı yapıyor. (Bkz. http://www.zernews.com/2016/08/abd-cerablus-un-guneyi-icin-turkiye-ye-destek-vermeyecek.html ) Ama ne yapsalar boş! Financial Times yazarı David Gardner, Türkiye destekli Cerablus harekâtının ardından Kürtlerin Orta Doğu’daki karışıklıktan özerkliklerini artırarak çıkmasının çok zor hale geldiğini yazıyor. Aslında bu ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesinin iflası!

Ömür Çelikdönmez
Twitter:@oc32oc39
omurcelikdonmez@hotmail.com

Tags : biyolojik silahömür çelikdönmez
Burak Bozkurtlar

The author Burak Bozkurtlar

Siber Güvenilir Türkiye

Leave a Response