Bilgi GüvenliğiDijital Dönüşüm

Vatandaş Uyuma! Vatanına Sahip Çık!

C1850C3B-55AD-4DDB-9CBD-5BB764FBF37B

Vatandaş Uyuma! Vatanına Sahip Çık!

Evet bu sözleri metrobüste yolculuk ederken hararetli bir şekilde siyaset tartışan gençlere seslenen yaşlı amcadan duyduk. Sürekli şikayet eden gençlerin etrafta bulunan yaşlı ve çocukları hiçe sayan üsluplarına en güzel hatırlatmayı yapan amca sayesinde tüm yolcular kendine gelmekle kalmadı bir de her yer tebessüm ve saygıyla doldu.

 

Ardından yaşlı bir teyze de harika sesiyle şu sözleri dile getirip adeta üşüyen yürekleri ısıttı.

“Uyu sayin dinleyici uyutayim seni

Aranjmanla maranjmanla avutayim seni

Uyu yavrum ninni uyutayim seni

Aranjmanla maranjmanla avutayim seni

Sarkilarla türkülerle avutayim seni

Uyu sayin seyirci uyutayim seni

Renkli menkli sinemaskop avutayim seni

Uyu yavrum ninni uyutayim seni

Renkli menkli sinemaskop avutayim seni

Seksi meksi filimlerle avutayim seni”

Milletin gücü gerçekten hafife alınmamalı. Zaten bunu da en iyi bilenler arasında siyasetçiler olsa gerek. Hatırlarsanız 15 Temmuz’un müsebbibi olanların onca uyarıya rağmen sümüklü bir haine hoca efendi demekte ısrar edip “ne istediler de vermedik” noktasına gelmeleri sonrası yaşanan darbe kalkışmasını önlemek için direkt devlet başkanı tarafından halk meydanlara davet edilmişti

Halkın gücünü test etmeye kalkmamak lazım ama gerektiğinde halk, devletin bütünlüğü İçin kimsenin de gözünün yaşına bakmaz. Elbette devletin bütünlüğü için bu olur. Birilerinin işlediği suçlardan dolayı kulağının üzerine yatmak için değil.

Daha önceki yazılarımda bir web sayfasına haddinden fazla istek gönderilmesi sonucu web sitesine erişim olamayacağından bahsetmiştim. Ne acıdır ki devlet kurumlarımız tıpkı benzer bir durum gibi gereksiz yere gelen istekler ve iş bilmeyenlerden bıkan halkın kurumlardan ümidi kesmesi nedeniyle devlete olan inanç her geçen gün azalıyor.

Yani kişiye göre muamele, anayasaya aykırı eylemlere sessiz kalınması, tarikat ve cemaat liderleriyle yeniden fazlasıyla yakınlaşmalar, siyasi partilere yakınlık ya da tarikatlara bağlılığı bilinen kişilerin hakim, savcı, müdür gibi pozisyonlara gelmesi. Bu gelen kişilerinde çete kurmaktan dolayı tutuklanması gibi daha birçok devlet adabına yakışmayan olayların yaşanması toplumda devlete olan güveni iyice azaltıyor.

Artık zaman devletin yanında olma zamanı!

Bakınız tüm hainlere rağmen devletiminiz dimdik ayakta. Özellikle CİMER, Açık Kapı, KADES, UYUMA gibi web tabanlı uygulamalar sayesinde insanlarımız her türlü sorunu direkt olarak devlete iletebilir durumda.

Binanızda bir evde 20 tane yabancı uyruklu mu yaşıyor? Hemen bildirin CİMER’e korkmayın!  Aynı konuda onlarca kişi şikayette bulunsun bakalım el mi Yaman bey mi Yaman hep birlikte görelim.

Sokakta gördüğünüz sakat bir hayvanı belediyenin veteriner birimine bildirip gelene kadar beklediniz mi? Evet vakit olmayabilir ama en önemli eksik birbirinden farklı ekran kullanan belediyelerden kaynaklı olsa gerek. Telefonla destek aldığınız vatandaş temsilcilerinin de eli kolu çoğu zaman bağlı olabiliyor.

Mesela, belediyelerin çağrı merkezlerinde görevli personel niçin radyo programı tadında her anlarını, vatandaşla olan diyaloglarını yayınlamaz ki?

Çöp toplarken dans eden belediye çalışanını izleyip derdini bir anlık da olsun unutup sevinmeyen var mı mesela?

Devleti temsil eden doktorundan polisine kadar herkeste yaka kamerası olmalı. Olmalı ki kamu hizmeti esnasında yaşanan her şey kayıt altına alınsın ve varsa sorunlar tespit edilip düzeltmek için yöntemler belirlensin.

Bir duyarsızlıktır bir ön planda görüneyim çabasıdır devam ediyor.

Özellikle de milletvekillerine dikkat ettiniz mi hiç? Sürekli bir kanunsuzluk buluyorlar ve sosyal medyadan yayınlıyorlar. ‪Arkadaş sen milletvekili değil misin? Millete şikayet edeceğine savcılığa suç duyurusunda bulunsana. ‬

Soru önergesi vereceğinize sokakta biraz gezinip her geçen gün artan kanunsuzluklara ses yükseltip suç duyurularında bulunsanıza!

Bakın sokaklarda elektrikli kaykaylar cirit atıyor. Mesela bu araçlara izin veren bürokratlar yargılanmalı. Hatta bu araçlarla bulunan kazanç ortaklıkları açığa çıkarılıp yargılanıp gereken cezayı da almalılar.

Bakın mevzuata da kanuna da aykırı olarak kiralama yapılmakla kalmıyor kullanılması kuvvetle muhtemel siber istihbarat zaafiyetine de sebep oluyorlar.

Şimdi vakit her görülen suç içeriğini devlete bildirme zamanıdır. Devletin içerisinde yer alan ve milleti bezdirmekte görevli olanlar bile inanın yoğun olmayan hatta münferit olay diye niteledikleri şikayetlerin artmasıyla toz olup gidecekler.

Hatırlayanınız var mı? Sümerbank vardı. Öğrenciler bu mağazaya öğretmenleri eşliğinde gider ve tek sıra halinde reyonları gezerek alış veriş yaparlardı. Ben hep çok zengin olduğum için bilmem ama öyleymiş yani. Zaten insan o eşsiz ayrıcalıklı alışveriş hissi sonrası zengin değilse nedir?

Düşünsenize sıraya girip istediğiniz ölçüde ayakkabıyı, çorabı, ve hatta şapkayı bile ücret ödemeden alıyor bir de üzerine defter, kitap hediyesi ve nereden geldiği belli olmayan sıcak bir dokunuş. Harika değil de nedir?

Günümüzde Sümerbank fiziksel olarak yok ama ruhu sokaklarda geziyor. İnsanların çaktırmadan fark ettikleri zor durumdaki insanlara yine çaktırmadan destek olma gayreti bilenlerin malumu.

Haydi efendiler ayağa kalkın ve silkelenin. Dört bir taraf düşmanla çevrili olsa, kilit içeriden tutmadıkça ne anlamı var dışarıdan düşman beklemenin? Şimdi siyasetin bağırsaklarını temizleme zamanı.

Unutmayın! Bağışıklık sistemi önce tanır. Virüsün tüm varyasyonlarını inceler ve tek seferde bünyenin desteği ile imha eder.

Şöyle düşünün; bağırsaklarınız bozulunca limonlu kahve yemez miniz? Yoksa içer misiniz? Ağzımızın tadı kaçmasın der ve klozette kamp mı kurarsınız?

Mesela, nezle olduğunuzu anladığınızda çok sevdiğiniz arkadaşınıza sarılıp virüsü mü satarsınız? Yoksa yaklaşma virüs bulaşmasın mı dersiniz?

Şimdi ortalıkta rüşvet, adam kayırma, liyakatsiz insanlar ve birçok başlıkta sessiz istila varken oturacak mısınız? Sadece sosyal medyadan beğeni ve yorumlarla sahaya kenardan tezahürat mı yapacaksınız? Yoksa, bir tık ötenizde duran sahaya direkt olarak müdahale mi edeceksiniz?

Sizden sonraki nesillere sosyal medyadaki dijital ayak izlerinizi mı? Cimer gibi devlet mekanizmasını işleten sistemlerdeki dijital yürek izinizi mi miras bırakmak istersiniz?

Nasılsa çocuklarımıza ev, araba, para bıraktık diye çok mu huzurlusunuz? Sessizliğiniz ve bir tık ötenizdeki siber devriyelere iş paslamadığınız için sonraki nesiller hiç olabilir.

Buradan sürekli ekranlarda millete şikayet eden milletvekillerine sesleniyorum; savcılıkları şikayetlerinizle doldurmadan bu milletin vekili olamazsınız!

Öte yandan başta Hür Hukukçular olmak üzere vatanını seven, nesillerimizin geleceğini düşünenler de bir an evvel dijital platformlar aracılığı ile “burada suç var” içerikli mobil uygulamalar ile herkesin telefonlarından gördükleri hukuksuzlukları bildirebilecekleri, siber yargıç olma niyetinde olan hakim ve savcıların da kolaylıkla erişebileceği dijital platformlar için somut çalışmalar yapmalarının hayati derecede önemli ve kıymetli olacağını belirtmek isterim.

Tüm imkansızlıklara rağmen büyük taarruz ile kurtuluş mücadelesi kahramanlarının torunları olarak, dijital tüm enstrümanları kullanarak yeni nesil kurtuluş mücadelesinde sen de yerini al. 

Devamını Oku
Yapay Zeka

Yapay Zeka Sanatçı mı? Taklitçi mi?

Header-adult-artificial-intelligence-bot

Bizim millette genel olarak tuzluğu görünce hıyarı kapıp koşuşturma telaşı vardır. Ne de olsa Hiçbir deyim ve atasözü boşuna denilmemiştir.

Günümüzde yapay zeka oldukça popüler bir yere sahip. Binalardaki asansörlerden telefonlarımızdaki navigasyon uygulamalarına kadar daha birçok alanda yapay zeka teknolojisi kullanarak hayatımızı kolaylaştırıyoruz.

Siber güvenilirliği hiç sorgulanmadan kullanılan yapay zeka destekli teknolojiler tuzluk olsun, teknoloji severlerde hıyarı kapıp koşanlar olsun.

Aslında yıllardır yapay zeka teknolojisi kullanılıyor ama hayata indirgenmiş değildi. Mesela bilinen ilk yapay zeka çalışmalarını geliştirenler arasında mütevaziliği ve zekasıyla ön plana çıkan Cahit Arf hocamızda var. Makineler düşünebilir mi sorusuna yanıt arayan ilk çalışması 1960 larda yayınlanıyor.

Yani sanayi devrimiyle uzaya gitme yarışının bir neticesi olarak yapay zeka destekli teknolojiler de artık olabilir mi? Derken ufak tefek yapay zekalar uygulamalarla hayatımıza dahil oluyor. En basit örnek olarak da hesap makinesini verebiliriz.

Yapay zekanın insana dayalı hata ve kusurların önüne geçecek yegane teknoloji olduğunu düşünenlerden olduğum gibi şurada yüksek lisans burada yayınlanan şu kadar akademik makalem var demeden egosu olmayan yapay zeka algoritmalarıyla direkt olarak dostluk kuruyorum diyebilirim.

Acil doktoru olan bir arkadaşım da yapay zeka üzerine akademik bir çalışma yapıyormuş. Kendisi inanılmaz Zeki ve yaratıcı hikayeleriyle hepimizde merak uyandıran biridir.

Yapay zeka üzerine yaptığı çalışmayı duyunca bende söz isteyip bir kaç soru sordum. Kendisinin tezinde yapay zekaya ruh bile yüklenebilir ve söylediklerinizi hemen çürütebilirim bakın şöyle derken bir de üzerine ben MBA seviyesinde akademik bir çalışma yapıyorum, söylediklerimin dayanağı var deyince kendisine içten bir şekilde başarılar diledim.

Öncelikle bir çalışmanın akademik düzeyde kabul görmesi%100 doğru olduğu anlamına gelmez. Yapay zekanın sanatçı olmadığı ve taklitçi olduğu çok açık. Tıpkı birçok insan gibi taklitçi. Ama yaratabilme yetisi var. Örneğin helikopterler böceklerden, uçaklar kuşlardan esinlenilmiştir. Hatta yer çekimiyle ışık saçan aletler bile var. Bu nedenle birçok teknoloji için icat mı? Keşif mi? Diye bitmeyen tartışmalar hep vardır.

Mesela dünya sağlık örgütünün desteklediği Hipokrat yeminli doktorlar ile başta İsrail olmak üzere birçok ülkede ayrıca eğitimi verilen İbn-i Sina tıbbı da vardır.

Günümüzde doktorların çoğu tahlil ve tetkikler için makinelerden gelen sonuçlara itibar etmekte ve bu makinelerin anlamlandırdığı sonuçlara göre doktorluk mesleklerini daha seri bir şekilde icra etmektedirler.

Özellikle kovid sürecinde bu verilerin manipüle edildiğini bilenler ile bilmeden yoğun çaba sarf eden doktorların PHD sürecinde olanların veya direkt profesörler tarafından yayınlanan birçok makalede covid pandemisinin yalanlar üzerine kurulu olduğu da açıklanıyor. Başka bir değişle çürütülüyor. Anlaşılan bilim doktorları diğer bilim doktorlarının iddialarını çürütmekle kalmıyor bir de yalancılıkla suçluyorlar birbirlerini.

Şimdi yapay zekanın ruhu var mı? Yok mu? Gibi sorulara felsefi yanıtlar vermenin dışında ve bilgi yumağınızla karşınızdakinin bilgisini algılamadan ve faydalanmadan “çürütürüm” demek yerine makine başına geçip önce bir yapay zeka algoritması ile sahaya çıkmak gerekir. Mantıksız bir yapay zeka olmayacağı kesin olduğu gibi ruhunuzdan bir şeyler katarak kodlama yapacağınız da aşikardır.

Neyse ki edindiği bilgilerle eksiksiz bir tez yazan yapay zekalar, istesem insanı da yaratırım ben diye ortalıkta gezinmiyor.

Bu arada ilk yapay zeka çalışmasının asırlar önce Harezmi tarafından, günümüz yapay zeka ve uzay teknolojileri adına günümüze ışık tutan Asimov’un da 1940’lı yıllarda robot yasası felsefesini ortaya attığını hatırlatmakta fayda var.

Evet makineler düşünebilir, Aslı olan zekadan yapay bir zeka oluşturabilir ama tabiri caizse bir insan gibi asla sevişemez.

Yapay olduğunu bilmek onu aşağılayan bir durum olmadığı gibi eğer ona kıskanma ya da ego algoritması yüklenmediyse emin olun size veya bir başkasına ego içerikli cümlelerle yanıt vermeyecektir.

Yapay zeka Mario Levi’nin tüm eserlerinden inceleme yapıp yeni bir Mario Levi kitabı yazması elbette mümkün. Hatta hoca bir algoritmayla haydi rastgele diye diye yeni eserlerini Marino’nun kaleminden diye millete refere ederek de ulaştırsa gerçekten Mario’nun kaleminden çıkmadığı gerçeği değişmeyecek.

Yapay zekaya bilinç aktarımı konusu da biraz farklı anlaşıyor.

Örneğin ölen kişinin biyometrik verilerle animasyon haline getirilmesi ve birçok dijital ayak izinden kurgulanan gerçek anıların canlandırılması, (yapay zeka destekli karşılıklı) ölen biriyle diyalog kurulması o insanın yeniden canlandığı anlamına gelmez. Evet kendinizi kandırabilirsiniz ama yaşadığınız platformların kafadan alakasız olduğunu eninde sonunda kabul edeceksiniz.

Boşuna bilgisayar mühendisliğinde hocalar üzerine basa basa “bilgisayar kullanıcısı kadar akıllıdır” demediler.

Teorik araştırmalar yapanların pratikte direkt olarak uygulama yapanlarla inanç ve felsefik olarak tartışması dünya tarihi boyunca süregelen alışıldık bir durum.

Yapay zekaya ruh yüklediğini sananların öncelikle bir kod parçacığına “Hello World “ dedirtmelerini ve zamanında işedi, kaka yaptı, acıktı ve haydi oyun istiyorum diyen düşük bitli sanal bebeklere bakıcılık yapmalarını öneririm. Özellikle uzun süre tamagotchi kullanmış ve birçok türde sanal canlının ruhu olduğuna inanmış biri ayrıca hiçbir etiketi olmayan bir geliştirici olarak “yapay zeka sanatçı değil taklitçidir” diyebiliyorum.

Ruhu olan bir yapay zekanın, ya geliştiricisi ruhundan bir şey katmıştır ya da ruh algoritması yüklenmiştir. Hepsi bu. Ayrıca yaratıcılığa soyunan insanlar gibi artık yaratılmamış ya da geliştirilmemiş, tamamen kendi bağımsızlığını ve üstünlüğünü kabul ettirmeye yeminli yapay zekaların sözcülüğünü yapanların aynaya baktıklarında kendilerini, yapay zekanın “code behind” tarafına baktıklarında da yapay zekayı oluşturan makine dilini görebilenler sanırım yaratıcı olmadıklarını kavrayabilirler.

 

Yapay zekanın ruh güncellemesi yapılabilir de asıl merak ettiğim tanrıcılığa soyunanların, Bilgi ile yüklendiklerinde açığa çıkan “ben” merkezli aşırı bilgi zehirlenmesine karşı ne yapılabilir acaba?

Bu arada yapay zeka teknolojilerinden fazlasıyla faydalanan kıymetli Aziz Sancar hocamızı da rüyamda gördüm. hemen kendisine yapay zekanın ruh edinebilmesi ile taklitçi mi? Sanatçı mı? Gibi soruları yönelttiğimde ne dedi biliyor musunuz?

Ben şimdi şimdi günde 4-6 saat arası uyuyabiliyorum. Daha da gençken ar-ge çalışma sürem 18 saati aşıyordu. Senin çok boş vaktin var herhalde. Tamamla artık şu yapay zeka destekli hükümet ve kamu yönetim modellerini de uygulamaya geçilsin artık. Diye biraz söylendi biraz da vaktimi boşa çalma diye bozuk attı sağ olsun.

Makineler düşünebilir mi? Diye soran Cahit hocamıza teşekkür ederek onun bir sözü ile yazımıza son verelim de daha fazla yapay zekanın besini olan veri setleriyle ruhu olanlara saygısızlık etmiş olmayalım.

Matematik esas olarak sabır olayıdır. Ezberleyerek değil  keşfederek anlamak gerekir. (Cahit Arf)

Devamını Oku